Düşlememe izin ver
üzüm taneleri birleşip cesedim oluyor.
kırılan ellerini anneme itiraf ediyorum
-kırıldıklarımızı birleştirip
herhangi bir vasıtayla varıyoruz
Allahuekber dağlarına.
üşüyorsun,üşüme.
ağrılara meyhaneler kuruyorum tenha yerlerde
-meyletmek.
enstantaneleri büründüğün sessizliklerle süslüyor.
kaç bin desibellik susuyoruz aşıkken.
onlar seni elbisesiz düşlüyor üzülüyorum.
Bir gün gelecek o tren.
-sesleri vapur seslerine benzemeyen
baca karanlıklarını gökyüzüne katarak
sen ayırırsan onları gökyüzünden
ağlayarak öperim yanaklarından.
ne güzel.
Herşey yerli yerinde bertaraf.
-dudaklarındaki pelikan tütünleri her tarafa eşit
miktarda dağılıyor.
ben seni büyüten evliyanın
sözsüzlüğüne maruz kalıyorum
o an falan fişman uzuvlarım ağlıyor.
tenli tensiz dağlı yollar çıkıyor karşıma
derin nefes alamıyorum hiç
dalamıyorum gecenin bir saati.
-heyecanlanıp tiksinç merasimlere ayırıyorum
senin bana ayırmadığın vakitleri.
Lütfen düşlememe izin ver.
gel al şu kalemi ellerimden.
Senin ney selamından.
-hangi yaylım faslına giriyorum?
-cadde-i kebrin ortasında
dudaklarımı elleyerek ağla
ortalama beş saniye aralıklarla
periyodik tramvay fotoğrafları çekip basarım heyecandan.
sonra habibim,-geçerken selam eder artık oturmadığımız o eve camdan.
Kabul edersen düşleyeceğim,ama sessiz ol.
Çünkü annem -vesveseme kuduz...
-Korkuyor doluyken
rakı bardaklarımdan.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder