4 Haziran 2012 Pazartesi

Güruhta sakallarımı kandırdığın çatı katı tozları

Kaynıyor gözlerin,bilmiyor muyum?-biliyorum işte.
aksine bir şuhu getiriyorlar kanıyorum.
-dolaylı ölüyorum bir istasyona sebepsiz.
Ah'ımı kim aldı biliyorum.
onu kime verdiğimi,biliyorum işte.

Hani uğruna ölünebilecek şeyler vardır.
Yaşıyorum bunun uğuruna inanıp.
Beliğ şeyler vardır,ellerin.
Ellerinin öldürmediği uzuvlarım olmalı.

Veda ediyorsan,atalet hallere davranmalı
Çay koymalısın,
çay içmiyorsam,son kez gördüğüme inanmam seni.
İnanamam işte,

Güruhta,sakallarımı kandırdığın çatı/katı tozları
hep salıncakları eski evlerde bıraktırıyor bana.
-Vakti şeriflerden Cuma sabahı.
beni bıraktığın salıncakta,keyiflenip ağlama.

Şalların son koyduğun yerde kendi kendine infilak etti.
-Bağlama çalan bir suphi içimde..
bağrıma cadde-i Kebir'lerden Muhsin Efendiler.
-ayet ayet ağlattılar.

Biliyorum fakat ben herşeyi,
-seni Rükuda kaybetmeseydim
secdeye durunca kaybedecektim.


Veda ediyorsan ama,atalet hallere davranmalı
Çay koymalısın
çay içmiyorsam sen gözlerime bakıp
Şu dağlara,on iki yardım fişeği atalım mı derken.
ayrıldıktan sonra ki ölü hallerini kastedip.
Ben saçmalama deyip -ölmeye devam ederim.


Haydi.
Çay koy da içelim.
sonra on iki yardım fişeği dağlarına mı atalım ayrılığımızı.
ne yapıyorsak yapalım.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder