17 Haziran 2012 Pazar

’’Gönlüne yerleştirdiğin glock marka tabanca için affetme şiiri’’


’’Gönlüne yerleştirdiğin glock marka tabanca için affetme şiiri’’

Kan döküyor ahşap kendi kendine
soğuğu sırtım kendiliğinden kesmiyor
ben doğa duymaz,bugün öldürülmeseydim
yarın kendimi öldürecektim
ne tür bir silah ile yapacaktım bunu
karar verememiştim henüz
Sen gönlüne glock marka
namlu uzunluğu 96 mm’ye varan
bir tabanca yerleştirmişsin.
üstelik ağırlığı 570 gram dolaylarında.

Ben doğa duymaz,üç kez cinnet geçirir oldum
ama tuttum kendimi
annem bana hep delisin sen der.
birgün gerçekten delirdiğimde o ben hep demiştim diyecek.
Sustuğunda ise keşke normal bir adam olsaydın da
masa başında çalışır gibi yapıp
her ayın sekizinde maaşını alsaydın der gibi oluyor.
ama demiyor,sanırım artık hiç diyemeyecek.

Ellerin yüreğimin ağırlığını söyleyemiyor
ama ben hep kendim buluyorum bunu
diyorum ki içimden
’’Şöyle bir gelsen,şiir yazdığım kağıtlara göz ucuyla bakıp
ne güzel şiirler bunlar desen,-ellerim kırılsa kendiliğinden’’.


Ben doğa duymaz
adım ve soyadımın ilk üç harfi birşeyler imaa ediyor.
buna mütakıp yeniden doğ-up beni duy-manı istiyorum.

Bugün
ölümümün şu saatinde
kuşkuya düşüyorum,gözlerinde imsak vakitlerini
kaç dakika ile kaçırdığım konusunda.

Boynumdaki cevşeni,annem okuyup üfledi.
çocuklarımıza okuyup üflediğin cevşeni tak istedim
her gece.
sırf bu düşünce yüzünden,güneşin binbir türlü doğuşu var göğe.

Seni yüreğindeki glock marka tabanca için bile sevdim.

Çünkü senin ellerin bir ömrü törpüler ve çırılçıplak teneşire yatırır-dı.
-kendiliğinden temizlenirdi yüreğim,uzak-uzadıya.

Çünkü
-sen güldüğünde,beni bitkisel hayatta fotosentez yapmaya iten
gül bahçeleri karşılardı.

Çünkü.
-düşünsen aslında
edebiyatın sakallarımla paralel anlamları vardı.

Çünkü düşündüm ardından hep.
-senin Ney üflendikçe kabaran yürek bulantıların vardı.
ben mor tülbentlerini,-annemin tülbentlerini öper gibi öperdim hep.
bu yüzden duvarlara gölge düşünce anladığımız tiyatrolar da oldu.
bunların olduğu akşamlar,-ben gözlerimi kapatınca
sen hep şiir kitaplarımdan öptün beni.



Senin antik-arabistan tımarhanelerine hayran olduğun
ezher kıyafetlerinden aşikar.
Aklına seher vakti kargaşasından,benim
hep boşluklara koşturduğum anlar gelmesin.
Çünkü korkuyorum aynı zamanda
inandıkça keyfiyetten soğuyor ellerin.


Tövbe ediyorum
-yollar katıyorum kalbine
ömrünün azabını çekiyorum içime,mis gibi.
sen kattığım yollarda gidiyorsun
gözlerin ilahi kahve rengi,-daha çok derin.

Sana renkleri anlatırken
-istemeden türkçeye çevirdiğim yağmur sesleri
yüzünden daha çok kısıldı gözlerin
bilmiyorum ki ben
seni öperken mi
ne zaman
gönlüne glock marka
tabancayı yerleştirdin.






Ölüyüm
-bana izlediğin pencere kenarlarını getir
zaman ben
Sana ağlayarak çay da demlerim.



ben doğa duymaz
burası cennetin cehennemi en net gören kısmı sanırım.
sen Nerdesin?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder