3 Mayıs 2012 Perşembe

Viyana,Habib,Hayalet ve Sen çıkmazı.

Ben bir bulvar türküsüyüm bu gece Viyana'da.
-belki de,hiç olamayacağımız birşey.

Hep pragmatizmden gem vuruyorum
bana bununla beraber bir de sana benzeyen insanlar borçlu çıkıyor hep.


bu değil tam olarak,
tam olarak bu borç yüzünden yüzüme yüklenen utanç.
aslında bu da değil.
Tam burada, tanburanın girip beni dağıtması gerekiyordu.
Komple buralar,ereksiyon eksiği abazanların doğumlarına şahitlik etti bir zamanlar.
Ben o zamanlar seni gözlüksüz izleyebiliyordum.


''Şiirin bu kısmı,habibe veryansın etmek için ayrılmıştır.''


''Habibim kaç kez söyledim bak geldiklerinde elde avuçta ne varsa verelim diye.
üstüne üstlük şahadet unutur gibi,küfrettik adamlara.
ağzımızı yüzümüzü öptüler.
hele çok yanlış sokaklara saptık onlardan sonra.
''saçma adımlara kulp uydurulmaz,-bizim burada bir işimiz yok,gitti güzel..güzel güzel ve hiç susmayacağımız bir yerde
küçüp çaplı travmaya dönüştü sessizlik.
Sessizdir habib,susadık,susuzluğumuz suskunluğumuz oldu.
Bununla gurur duyduk yok yere.
Habibim,kaç kez söyledim bak..geldiklerinde avuçlarımızla toprakları deşip,su yolları,siyanürler kuralım topraklarına diye,göstermelik.
Herşeyi tehemmüm sandın.Tahamülleri yoktu.Bilemedik.''



Ben seni gözlüksüz izleyebildiğim zamanlardan bahsediyordum birgün Viyana'da.Kuşatma bitmiş,yenen ve yenilen taraf olmamıştı.
Karartmavari gecelerin birindeydik.Viyana'da perdeler yoktu,sürveyanları kaçmış,fenni sahada yüzyıllarca yenilmişlerdi.
Atalarından yalnızlığın serin korkusu kalmış,bu korku yıllarca onları güney kutbunu anlamaya yeltendirmiş,sonunda elli atmış yaşlarında bir adam sakal uzatıp,bombalar yüklemişti coğrafyalarına...

Olmaz olanlarına bir gün küçük bir çocuk tren rayları inşaa edip,reyler yollamış.Reyi beğenmeyen eski topraklar,gözkapaklarını koklamış ve hiç trene müshama gösterilmemiş.Trenler acıklı hikayelerde geçmemiş,ben onların kanınca hiç seni gözlüksüz izlememişim.

Ne kadar saçma günler varsa beni Viyana'da buldu.Hep yanlış anlaşıldım.Sonbahar yaprağın intiharından belliydi.

Gel biz,intiharları sonsuz baharlara hiğbe edelim.


Yüzümde şimdi Viyana'daki karartma gecelerimden takık dualarımı bul.Dilimi elle,tükrüklerimden gözyaşlarına karışmış tuz minerallarimi sev,sakallarımı öp,sefaletimi ört,selametini bağışla.

Tam burada,Tanburanın girip beni dağıtması gerekiyordu.
Paspal ve pasaklı pijamalarımın çizgilerini somutlaştırıp bir hayalet,Viyana'da hep seni soruyordu bana,parkelerin altına gizlenip çıkıyormuş geceleri ortalığa.
Oltasına benim meraklı bakışlarım takılmasaymış hep o karanlıkta takılacakmış,mastürbatif bir takılma değil,gayet fenni ve gayet Sünni karşıtı.

Bir gece tamamen çıkıp geldi,yakamda unuttuğum ilkokul dördüncü sınıf kokumu içine çekip anlat dedi.
Ben her anlat diyene,seni anlattığım için o an geçti içim.

''saçları kırmızı winston rengi,gözleri bomonti birası kıvamında,iç çektikçe tek çekimlik sigaralara düşürüyor ellerimi ve sevimsiz bir pazar sabahı hüznüyle yollara çıkartıyor,hatta birkeresinde yollara çıkışımı bir kameraya çekip bana izletmişti,ben o vakit ne kadar çaresiz olduğumu anlamıştım,niye böyle birşey yaptın dediğimde,sözle anlatılmaz bu halin demişti,bak sorsan anlatırdım demiştim ondan sonra,iki saniye sessiz kalıp ciddiyeti arttırmıştım o an için,-ahvalimin ev halidir demiştim,ey yarim demişti ondan sonra ilk ve son kez,bana kavuşamaman üç sene sonra Viyana'da bir hayelete sunulacak,bundan fevkalade keyif duyacak o,işte o vakit beni öldürmek isteyeceksin,ben senin katilliğini yerim be demişti.''

Hayaletin tanbura'dan kaybolması gerekiyordu,oysa tamburadaydı.
Ben bulvar türküsüydüm o gece,Viyana'da hicaz edilmeseydim İstanbul'da ikaz edilecektim.

Sen boynumdan tuttun,gözlüksüz görebiliyordum gözlerini
-hayalet,hayal ettiğim gibi,tam oradaydı,hayal dışında,binbirgece masallarında ezob'un öptüğü tan oradaydı,o tan dışında,doğuştan beridir sürmekte olan korkularım,teşbih-i ala ederek duruyordu yanında...
-Hayalet gözlerimi kapattı,demiri ince eleyip,işlediler..
sonra Kuran'dan ayetler,İncil'den vaatler,Tevrat'tan anneannemi ilgilendiren kısımları,Zebur'dan başka bir takım deşifreler mırıldandılar.
Sonra soğuk oldu iyice,Viyana'ya hiç gitmemişim ben,onlar öyle diyince,ben çok başka şeyler anladım..

Tam burada,Tanbura'ya son kez ağladım,-bulanık gözlerime sesler bulaşıyor.

-Habibim,peki neden ellerim uyuşuyor?...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder