23 Nisan 2012 Pazartesi

Tuttukça kırıldı ellerin,Allah kahretmesin.

Çok öncelerinin -e hali,hangi yöne uzansam ben eksikliklere şipagat atıp,falsolu yolları düzlüyorum.
Petrol siyahı gözlerin,başka bir yatağa iz düşlüyor.
Düşe/yazmak böyle bir şey olsa gerek ki,ellerimi ellerine saklayınca hiç bir iz düşmüyor.
-Senin öğrendiğin aşk,çok yanlış vallahi,bak ciddiyim bu kez,hiç gülmüyorum.

''Seni sevmelerimin debresi,-hangi savaşta,vaktinden önce ölen bir askerdir''.
Karadenizi mor tülbent edip,sabredişlerinin yakasında,hep ayrılığımızdan beslenir.
O asker ki,farklı ordularda farklı silahlar kullanır da hep beni gebertir.

Sen dayan birtağnem dedikçe,dayanılmaz  bir hal alır bu şiir.
-Unutabilmek,ezberlediğim bir yüzün,yüz bin yüzden farklı çıkma ihtimali gibi.

Evreni,şatolardan parkeler yürütüp  kendi devrimize ekledikçe
-sayfalarda olan şeyler olağan  gözüküyor.

Halbuki öyle değil.

Çok sonralarının,-vebali salkım saçak geceden akisler ekliyor ya aya,sonra sen doya doya
öpemediğin için kendini suçladığında,ben hiçbir bok bilmiyor gibi itiraf ediyorum aynaya.
''Aksini ispat etmek isterdim diyorum akislerinin hala çocuk olduğunun''
''Bakışların hala ilk gün ki kadar çocuk,sanki bir dağ doruğunun şehre uyarlanmış hali''.

Ben bir tek ismin geçince es geçiyorum
''yatağın sadece bir yatak olduğunu''.

Affet hem,bu jurnal'de üç kez öldükten sonra değil.
yatağın sadece bir yatak olduğunu yazdıktan sonra ellerim yoruldu.

Yoksa biz sağlama yapmadan,öğrenmeyecektik zaten cevabımızın yanlış olduğunu.

Sen şimdi,bir izmaritin ateşe kavuşması gibi kavuşmamızın debresi.
-Tuttukça kırıldı ellerin,Allah kahretmesin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder