27 Nisan 2012 Cuma

Şimdi cüzzam ile hüzzam ile boş bir cüzdan

Kürdilihicazkarlardan geliyorum,araftan bir önce
-adını bilmediğim bir günün gecesinde
kaybettim kendimi.

Şuanda cüzzam ile hüzzam ile boş bir cüzdanın arka ceplerine
kardiyolog nüanslarından fırlama ilimsel dinginlikler,sakinlikler katıyorum.

Saat çok gece.

bunun gibi bir çok gece daha,saati henüz öğrenmişken,-ağrılarım vardı.

Fakat bu ağrıların maksatı yoktu.

Kürdilihicazkarlardan geldim,-gözlerim taksimlerden yorgun.

Enine boyuna istiklal mağduru.
Cadde-i Kebir'de bir tambura'dan ismin zikredildi.

Benim için hiçbir mahsuru yoktu.

-Annem çok ağladı
       -Biraz bunu taktım kafaya sanırım.
Olsun.




26 Nisan 2012 Perşembe

Elif Hep Kendime Çevrili Tetiği Silahlarımın.

Elif,sedirin üstündeki son sohbetim,-buna tesir etmeyecek kadar da bilinmedik,söylenemedik duygular/dan.
-Elif,sülfür alevi,alengirli bir şiddet anım,ayrıca bu ana dönemeyecek kadar da uzak olanlar.
Elif sabah şafaklarından kan damlaları çekiyorsun bu gece yarısı da,uyuyarak.
Uyuyanlar bilir,fakat senin gibi uyuyamazlar elif.

Elif,akşamüstlerini gebertmeye başladığımda Mart'tı,bir banka oturup,kendimizi akşamüstlerine heba etmeye
ne kalmıştı ki?-elimizde hep birşeyler birikiyordu.
Bir Martı,aranan bir katil tarafından atılan ekmekleri yerken birden bire tükürdü ciğerlerini
boğazından tekrar biz alelade denize bırakıyorduk
-İşte o vakit senin peyderpey benden çocuğun olmuştu

Elif,bir akşam pes edip geldi yanıma,o yanıma geldikçe ben arşa uzanıyordum.
-Efsunları gri,hafif kılarkent nefesi almış binaların üstünde bir ulvi ve canlı yadigarı duramıyordu.
O yüzden Rabb'im sen doğarken ellerini yaratmıştı benim için,kırılırlarsa diye tutamıyordum da.

Ne kutluydu herşey o akşam,hiçbir imtihanı veremediğim halde,-emin adımlarla gelmiştim kapına.
Sen -Uzatıp alyansını,veryansına taraf olduğun vakit ''artık kendine gel Doğa!'' demiştin.
Ben o vakitler hep sana gelmiştim,bil diye söylüyorum,es kaza tutunduğum bu dal,
umuyorum ki senin akarsunda boğulur,ben de bu dalla yoğrulup
Arş-ı Ala'ya muhteşemliğin için secdeye doğrulurum,ve Kın'larını koparırdım ecnebi günahlarımın.


Elif,ben sağ elimle adının sağına soyadımı eklemek istiyorum ya.
-Eğer olmazsa diye,hep kendime çevrili tetiği silahlarımın

Kaç kum gerekli,seni daha gerçekçi yansıtabilen bir ayna inşaa etmek için.
Lütfen bir de hiç korkma.
-Biz,seni aynasız çetelerden korumak için,gerekirse silahlanırız da.
Siyahlarının göz güzergahına gözyaşı deymesin.
Değerse aynı açılardan,alafranga metodlar koymam.
Ayrıyetten rivayetler olmaz ki sensiz.
Evin,parkelerin,parke altlarındaki hayaletlerin adı da sensin.

Elif,bir sabah,yanımda uyandı,ben öldüm heyecandan.
-O uyandıktan sonra öldüm,uyurken ölsem uyandırırdım
Bir tek  sen bu çetin siyanürü misket gibi vilayete indirirdin,yağmur başlardı şu taraftan
-Benim sana olan aşkım,çok anlatıldı sonraları,hatta,hattatlar yazamaz ve bilakis
duyanlar ağlardı.

Tabii,tıbbi yitirme seanslarında,her akşamüstü bir martı yitirmeyen de duyamazdı...


Elif,saadetin saatleri öldürür hali,
ahvali kurcalanmış mor pelesenk güllerden söküyor sözcükleri
ihlalden söz edildikçe ben sözlenelim diye ihtilaller hatırlatıyorum sana
Öpücüklerini dünyayı kurtarırken zorlanmayayim diye yanıma aldım.


Tek isteğim de şu ki
Yaz güneşinde,kafama bandağnalar bağla.
ve direk güneşim ol bir süre sonra.

Elif,olmayan herşeyim ol diye doğ,

yoksa doğma.






Ruhi'nin Suni Tenefüsleri.

Dünyadaki ilk ötenazi kliniği Hollanda’da açılmış. Klinikte ilk etapta 70 kişinin ölüm isteği gerçekleştirilecekmiş.

Ötenazi Derneği Başkanı Petra de Jong, yaptığı açıklamada, “Tıbbi yoldan tedavisi yapılamayan 18 yaş üzeri ve yaşlıların özel başvurusu dikkate alınarak işlemlerini başlatıyoruz. İlk olarak kendi doktoru, tedavi gördüğü hastanesi ve varsa psikiyatristi ile ilk görüşmelerinin ardından ölüm işlemini gerçekleştiriyoruz. Kliniğimize Şubat ayı içerisinde 70 kişinin başvurduğunu gördük ve tamamen özel ödemelerle son verilen hayatlar için başvurularımız devam etmektedir” demiş.

Ne kadar tuaf,dışarıda onları öldürmek için para almayacak,ödeme kabul etmeyecek bir sürü insan var.

Adım Ruhi.28 Yaşındayım.Hiçbir iş yapmıyorum.Evde gazetelerdeki haberlere şaşırmak dışında.
Dışarıdaki hayat beni korkutuyor.Hala inanamıyorum bu haberin gerçek olduğuna.
Fakat bu olayın daha tuaf olması için de Petra de Jong'un ötenazi isteyip belirli ücretlerle kendini öldürtmesi olurdu herhalde.
Ben hiçbir çare kalmadığı anda,ki eğer ötenazi istemim de doktorlarım tarafından redd edilseydi,evdeki aygaz'ı açıp uykuya dalardım,bu kadar parayı ödemeye lüzum yok.

Adım Ruhi.28 yaşındayım.Sevdiğim kızı altı sene önce bir trafik kazasında kaybettim.Allah'ın takdiri,yapabilecek birşey yok.Sadece doyasıya yaşayabildiğim tek şey,yani ondan kalan tek şey,bu sancılı müezzin bekleme seansları kaldı.Mutluyum fakat,şaşkınım da,çünkü her gece aynı müezzin okuyor sanki ezanı,hiçbir fark duyamıyorum.


Ben Ruhi.Teoman'ın Ruhi'dir benim adım şarkısındaki Ruhi'den çok farklı,daha gerçek ve daha şaşkın bir insanım.
Sevgili altı sene önce bir trafik kazasında kaybettim,ondan önce de annem ile babamı bir trafik kazasında kaybetmiştim.Üstelik ayrı ayrı kazalarda,bu yüzden trafiğe çıkmıyorum.Zaten kendimi kaybetmiş durumdayım,bir yerlerde bulacağımdan korkuyorum sanırım.

İslâm'ı terketmeye zorlananlar için tanınan ruhsat hakkında Kur'ân-ı Kerim'de şöyle buyurulur: "Allah'a imandan sonra, kalbi iman ile sabit ve mutmain iken küfre zorlananlar müstesna olmak üzere, kim ki Allah'ı tanımaz ve fakat göğsünü küfre açarsa, mutlaka onların üstüne Allah'tan bir gazap vardır. Onlar için çok büyük azap da vardır." (en-Nahl, 16/106) Bu âyetin iniş sebebi şudur: Mekke'de Kureyş müşrikleri, ashab-ı kiramdan Ammâr'ı, babası Yâsir'i ve annesi Sümeyye (r.anhüm)'ü Islâm'dan vazgeçirmeye zorluyorlardı. Onlar bunu kabul etmedikleri için, Sümeyye'yi iki deve arasına bağlayıp ayrı ayrı yönlere çekerek parçaladılar. Yâsir (r.a)'ı da çeşitli işkencelerle şehid ettiler. Işte İslam'ın ilk şehidleri bunlardır. Ammâr, müşrikler tarafından kuyuya atıldı. Tam boğulacağı sırada onlara rıza göstermeye mecbur kaldı. Ve hayatını kurtardı. Birisi gelip, Hz. Peygamber'e Ammâr'ın dinden döndüğünü söyleyince, Rasûlüllah (s.a.v): "Hayır, Ammâr tepeden tırnağa imandır. İman onun etine ve kemiğine işlemiştir" diye buyurdu. Bu arada Ammâr, ağlıya ağlıya çıkageldi. Hz. Peygamber onun gözyaşlarını silerek: "Üzülme, yine seni zorlarlarsa dilinle onlara uymuş görün" buyurdu. (İbn Kesir, Tefsîru'l-Kur'ânı'l Azîm, İstanbul 1985, IV, 524 vd.; Elmalılı Hamdi Yazır, a.g.e., İstanbul 1936, IV, 3130, 3131)

Sanırım bu ayetler yüzünden,hayatımda üç,dört kişiye içimden gelmediği halde,sırf kuyuya düşmiyeyim diye seni seviyorum da dedim.Ve en sonunda,onları kuyuya düşürüp kendi hayatıma devam ettim.Bunları yapmışlığım mevcut.Fakat 'ah almak,öyle basit birşey değil,kendi omuzlarıma iki-uç numara büyük felaketlerle denendim'.Sağ sağlim çıkmış halim budur.Kayıtlarda herşey mevcut.

Araştırmalarıma göre.
 yağmur üç evreden geçerek oluşurmuş: Önce rüzgar yoluyla yağmurun "hammaddesi" havalanır ve Ardından bulutlar meydana gelir, en son olarak ise yağmur damlacıkları ortaya çıkarmış.
Kuran'da yağmurun oluşumu ile ilgili aktarılanlar ise, tam da bu süreçlerden söz etmektedirler. Bir ayette bu oluşum hakkında şöyle bir bilgi veriliyor.


“Allah, rüzgarları gönderir, böylece bir bulut kaldırır da onu nasıl
dilerse gökte yayıp-dağıtır ve onu parça parça kılar; nihayet onun
arasından yağmurun akıp çıktığını görürsün. Sonunda kendi
kullarından dilediğine verince, hemen sevince kapılıverirler.„
(Rum Suresi, 48)








Adım Ruhi,Rabb'im yağmuru üç evreden sonra yeryüzüne bağışlıyor.
Ve ben bu üç evrede de,senin ellerinin ıslaklığına düşemedim.
Mucizeyi anlıyorum,fakat anlatamıyorum,garip.
Şaşkınlığım,saati doğru tahmin etmekle aynı hissiyatta.






Çok yağmursuz kalamayan bir şehrin,en dudakları çatlamış sessiziyim ben,kendime aynaya bakınca daha çok şaşırıyorum,sanki yaşayışım,sabah yatakta gözlerimi açmam,mucizevi bir olaymış gibi geliyor bana.

Adım Ruhi,iki sene önce,sahilde boğulmaktan son anda kurtardığım kıza hala aşığım ve bu yüzden de altı sene önce kaybettiğim o sevdiğim kıza mahçup.Bu yüzden artık,ona birşeyler yazmayı kesip sadece okumaya yöneldim.
Annem bir keresinde dedi ki,''Çok gülüyorsan,çok yalnızsındır.''.Evde kendi kendime sırıtışım bu yüzdendir.Kendime hep birşeyler ispat etmek derdindeyim.Annem hep ağladığımı,hatta bir sürü arkadaşım olduğunu ve bu arkadaşlarımla her cuma ağlama seansları yaptığımı,bu yüzden kalabalık bir yalnızlık içinde olduğumu söylüyor.Bunun sebebi ise,ona sarıldığım zaman hep gözlerimin dolması.Gözlerimin dolmasının
gerçekleşme aşamaları Kuran-ı Kerim'de bir sürü ayet birleştirilerek açıklanıyor,fakat bir ayette kesinlik kazanıyor kanımca.
''
Resullullah (sav) buyurdular ki: "Üç şey vardır, bunlar kimde bulunursa, Allah onun üzerine himayesini açar ve onu cennete koyar: "Zayıflara rıfk, anne-babaya şefkat, kölelere ihsan."    Cabir - kütübü sitte hadis no : 4676
''

Annem cennetlik bir kadın.Annemin annesi de zaten şuanda cennette diye tahmin ediyorum.Şaşırmadığım nadir düşüncelerden biridir bu,anneannemin cennete kabul edilme ihtimali.Benimkinden fazla sanırım.Ne güzel bir düşüncedir bu.


Adım Ruhi,Üç senedir karikatür çizerek para kazanıyorum.Çizdiklerim komik değil,fakat güldürmemezlik te etmiyor.Yani ne iyi ne kötü işte,sigara alabilecek kadar kazanıyorum diyelim.
Bu ev cennetlik Anneannem'den kalmadır.Hatta eşyalar hatta O kokuyor.Burayı bu yüzden birtek ben biliyorum,pek gelenim gidenim olmuyor.Çünkü istemiyorum,anneannem'in kokusunu kimseyle paylaşamam.Hiçkimseyle hem de,sakın ola ki kusura bakmayın.


İki sene önce sahilde boğulmaktan kurtardığım kız,bir cankurtaranla evlendi,o cankurtaran kızın mavi gözlerinde boğuldu,kendini kurtaramadı,ben buna çok şaşırdım.Şaka bir tarafa iki sene önce sahilde boğulmaktan kurtardığım o kız var ya,şuan nerede ne yapıyor,nasıl gitti,herşey yolunda mı,evlendi mi,ya da hayatında biri var mı,nerede okuyor,ne okuyor,ne yapıyor,ne ediyor,hiç hatırlamıyorum
Sırf o gün,beşinci sınıf sağlık bilgisi ve ilk yardım hocama,yaklaşık yüz kez dua etmiştim ve teşekkür etmiştim içimden.O suni tenefüsün nasıl yapılacağını cansız mankenin üzerinde göstermişti,ben ise tam onaltı sene sonra harbiden canlı bir kızın üzerinde uygulamıştım.Cidden işe yarıyor,yani tıpta ayıp olmaz derler ya,çok yanlış bence,tıpta ayıp oluyor fakat,ayıp denmiyor.Gözleri,gözlerini açışı,suyu ağızından püskürtüşü,dudakları,dudaklarındaki kıvrımlar,hiçbirşey aklımdan gitmiyor.
Biraz muhabbet etmiştik İstanbul'da oturduğunu tatilini geçirmek için babannesine geldiğini söyledi,bir gün tekrar görüşmek dileğiyle yanımdan ayrıl ve yanımdan ayrılmadan önce de hayatını kurtardığım için teşekkür etmişti.Sadece şaşkın bir şekilde,seni beni harbici harbici bir kere Suni olmadan yani,öpersen,ben dünyayı kurtarırım ulan demiştim,pis pis sırıtıp gitmişti.Bunu hatırladıkça çok ağladım çünkü sevdiğim kız yukardan izliyor olabilirdi.Ona karşı hiç açıklama getiremeyecek birşeyim var ise işte bu olaydır.


O olaydan bir hafta sonra,sevdiğim kız rüyama girmişti.
-Herşeyi gördüm demişti bana
Sandığın gibi değil vallahi sadece hayatını kurtardım hepsi bu dedim,dediysem de inanmadı
-hepsi bu değil işte hepsi bu değil dedi
Herşey görülmekle kalmıyor,hislerde anlaşılıyor mu oradan dedim
-güldü,sadece sevdiklerimizin hisleri anlaşılıyor.Fakat bunun için ölmeye de gerek yok,merak etme deyip gülümsedi.
Abartıcak birşey yok,suni bir tenefüstü dedim.Dediğim anda uyandım.Herşey bitmişti,gözlerimden yaş akıyordu.

Bu olayı Şemsettin'e anlattığımda,oğlum manyakmısın,o sevdiğin kız,siz sözlüyken,yüzüğü atıp başka bir herife kaçmamışmıydı?
-kaçmıştı.
Ee ,kendini ona karşı sorumlu ve mahçup hissetme,tamam toprağı bol olsun,Allah cennetine kabul etsin fakat,senin onunla bir alakan yok artık.dedi
-Yok mu ?-harbiden yanlış değil mi benim bu sahildeki yasak aşk olayım.
Yanlış değil tabi oğlum.Sen gerekeni yapmışsın diyip sırıttı.

''Bazen,yakın arkadaşlar,yüreğine su serper ve o anlık herşeyi unutursun,yalnız kaldığında ise su serpilen yer tekrar kurumuş olur ve endişe daha şiddetli hakim olur ruh haline''.

Adım Ruhi.
Yirmisekiz yaşındayım.
Ruhen bir depresyoncuğun içindeyim.
Gerçekten merak ettiğim birşey var ki,bu ötenazi kliniğine hiç hasta olmayanlar,yani tamamen keyfi olarak ölmek isteyenler de başvurabiliyormu?-belirli bir ücret karşılığında tabi.
Bunun için aramam gereken telefon numarasını buldum.Hollanda'daki kliniği aradım.İngilizce konuşabilen birini istedim.İlkokuldan kalma ingilizcemle birşeyler anlatmaya çalışıyordum ki,adam Are u from Turkish? dedi.Yes ulan dedim heyecandan.
Klinikte o gün çalışmaya başlayan ve telefonlara bakan annesi Türk babası Hollanda'lı olan Erhan'a verdi telefonu.Thank you diyip Erhan ile konuşmaya başladık.

-Erhan çok yazacak kardeş,ben şimdik sorularıma geçeyim
Tabi efendim adınız neydi?
-Adımı boşver şimdi,gerek yok ada,ötenazi hakkında bilgi almak isteyen biriyim
Buyrun efendim ne öğrenmek istiyorsunuz
-Bu ötenazi işlemi kaç dakika sürüyor?
Hastalığına göre değişiyor efendim,fakat bir gecede hallediliyor genelde.
-Halletmek derken,bildiğin profesyonel düşünüyorsunuz,sevdim bu huyunuzu
-Peki kliniğinizin adı nedir acaba?
Hollandaca Ölüm Meleği anlamında efendim fakat Hollandacası telaffuz edilemeyecek kadar zor harflerden oluşuyor.
-Peki Erhan,sadete geleyim beni kaça öldürürsünüz?
Hastalığınız nedir efendim?
-''Genel'' diyelim,,genel bir hastalık hali.
hastalığınızı söylemezseniz size yardımcı olamam ama.
-Yahu hastalığımı siktiret sen say hastalıkları sonra da ücretleri söyle
Kanser:1500 euro,İlerlemiş felç hali 1000 euro,bitkisel hayat 500 euro,şimdilik bu kadar fakat bunların yan hastalıklarına da aynı fiyatlar geçerli.
-Sağol Erhan yine arayacağım.
-İyi günler Beyefendi.



Telefonu kapatıp,dışarıya çıktım,İstiklal'de yürüyordum,hafif kar başlamıştı,bir tekel bayiine girip camel sigaramı aldım.Sigarayı dükkanda yakıp yürümeye devam ettim.Kimseyle buluşmayacaktım.Yalnızlığın garip bir gizemi vardı,ben bu gizemin adını koyamıyordum ve bir işe yaradığını da görmüyordum.Saatlerce yürüdüm.Ne telefonumda kontür,ne arayacak kimsem,ne arayıp çağaracak biri,ne birşeyler içebilecek kadar param,ne de çakmağım vardı.Kafamdaki sorular küçük bir çocuğun merak ettiği şeylerden farklı olmakla birlikte o küçük çocuktan farksız hüzünler barındırıyordu.Ben her ezan okunduğunda birilerinin ölmediğini,sadece salalardan sonra ölümlerin anlaşılacağını öğrendiğimde üç saat boyunca odama kapanıp ağlamıştım.Gözyaşlarımı tekrarlamak için hep yeni hayal kırıklıkları buldum.Bu yüzden kendimi bulmaya çalışmayı,hayal kırıklıklarını bulmaya başladığım zaman bıraktım.Flue çağımın tüm çağlarıma etkisi diyelim.

Bir kitapçıya girip,hem biraz ısınacak hem de kitaplara göz gezdirecektim ki,bu mucizevi olay gerçekleşti.
Düşünün,ben ki babamın annemin rahmine gönderdiği beş milyon spermden biriydim,bir sperm olarak ana rahminde gelişip İstanbul'a indim,tam yirmisekiz sene önce,iki sene önce bir kadının hayatını kurtardım,ki o kadının da bir zamanlar sperm olduğunun düşünürsek,tekrar karşılaşmamız mucizevi bir olaydan başka birşey değildi.Tam rastgele bir kitaba elimi atıyordum ki,yanıma bir gözattım.Ne göreyim...Of ki ne offf...


Beni hemen tanıdı,ben de onu hemen tanıdım,fakat ilk ne yapacağımı şaşırdığım için görmemezlikten gelip,elimi attığım kitabı karıştırmaya başladım.Okumuyordum,sadece kalp atışlarımı satır aralarına göz atarak dizginleştiriyordum.Oracıkta ölebilirdim.
Mavi gözleri bütün mevsimi o anda değiştirmişti.Bildiğin üstümdekileri çıkartıp karda güneşlenebilirdim.
Gözlerinde hiç olmayacak şeyler vardı.Allah'ın varlığına kanıt ayaklı bir mucizeydi adeta..
Birden bir ses duyuldu.

-Heyy merhaba,sizi hatırladım,siz iki sene önce benim hayatımı kurtarmıştınız..
Aa merhaba,evet ben de hatırladım sizi,ama bunu bu kadar büyütmeyin,bununla övünmesi gereken bir kişi varsa o da benim,keşke daha önce farkeden ben olsaydım da,ben sizin hayatınızı kurtarmıştım diyip yanınıza gelseydim,
(Biraz gülümsedi)
-Korkma Ben Varım,tavsiye ederim diyip,raftaki kitabı gösterdi.Param olsaydı o kitabı sorgusuz sualsiz alırdım,fakat okudum demekle yetindim.Münteki Gıcırbey'in mektupları nasıl ama,Şebnem gerçekten çok şanslı bir kız dedi.
Evet ya,gerçekten olağan dışılar dedim.Tekrar gülümsedi.Kıza istemeden kur yapıyordum.
Siz böyle gülücekseniz sabaha kadar evet ya gerçekten olağan dışılar diye sayıklayabilirim dedim..
-Sizinle o zaman oturup muhabbet edecek vaktimiz olmamıştı,isterseniz gelin biryerler de oturup muhabbet edelim,deyiverdi.
Tabi ki,tabi oturalım dedim.
Gittik biryere oturduk,bana hiç sormadan iki tane kahve söyledi.İçimden bu kahveleri nasıl ödeyeceğim diye düşünüyordum.
-Adınızı öğrenebilirmiyim artık,kahramanım kim bilmem gerekiyor dedi.
Benim adım Ruhi dedim.
-Güzel bir isim dedi.
Evet,garip,sanırım yakışıyor bana dedim. (Gülümsedi)
-Benim adımı sormayacakmısınız dedi?.
Bu kadar güzel birşeyin adı konamaz,fakat adınız nedir,gerçekten merak ettim dedim.
-Nisan,dedi.
Ben herkesi Nisan'da affetmiştim.Sonra bence cemreler hep Nisan'da düşer,ayrıyetten,insan gibi dedim.
-Kahkahayı attı,Allah aşkına sizin hiç arkadaşınız yok mu?-muhabbete hasretsiniz gibi sanki dedi.
Prensip olarak,arkadaşa karşıyım,fakat bir tane arkadaşım var onla da arada sırada konuşuyoruz işte dedim.
-İlginç birisiniz dedi
Teşekkür ettim.

23 Nisan 2012 Pazartesi

Kapalı kalma fobin olduğunu biliyorum,fakat tabutta ne bok yiyeceksin.?

Sessiz olduğum kadar birşeyler anlatmaya çalıştım ,sanırım sadece sussaydım da anlamazlardı
Çünkü beni hiçbir zaman tanıyamadılar.Hep iddaa ettiler,herşey bir iddaa olarak kaldı.
İnsan inanmak istediği zaman tüm martavallara inanıyor.Bu bizi iyi ediyor.Hastalığımız olarak
kayıtlara düşüyorum.

Katil olmak için,bir kere öldürmek yeterlidir.
Kurban olmadan önce çok kez şansın yaver gitmiş demektir.
Bazen ıslanman için yağmur yağması gerekir.
Bazen susmak için,çok kırılmalı,bazen konuşmak için kendini toparlamış olman gerekir.
Bir insan  peyder pey yol katediyorsa hayat mevzusunu tam kavrayamamış demektir.
Yazın üşüyen biri uyuşturucu kullanıyor olabilir.
Kız güzel ise,sesi kötü olabilir.
Benim için elleri yeterlidir bu ayrı.
Ama neticede katil olmak için bir kere öldürmek yeterlidir.
Ölmek için sadece o güne mahsus şanssız olman,süper bir sebep olabilir.
Bu sebebi zamana yayarak sancısını çekersen,sen o günden başka gün göremezsin.
Çok garip ki yapılan bir araştırmaya göre her konuda bir araştırma yapılmış.
Benim bu sözlerim,bir çok şeyi aydınlatabilir ve değiştirebilir.
Fakat benim doğru sularda kelebekleme yüzdüğümü değiştiremez.
En büyük hatam bu.Kabul ediyorum.Kabul edişimi kabullenemediğim oluyor bazen o ayrı.
Ben farklı günlerde farklı nesnelerle kendimi tirbülansa sokup,112'yi çok geçken çeviriyorum.
Ambulansta yer olmadığı zamanlarda iyileşme sürecim daha çabuk oluyor.
İşte ruhi cenabetliğin,pratik yaşama etkisi budur birtağnem.
Bunu kabullenemeyen hep annem oluyor.Ben de annemi bu yüzden seviyorum zaten.

Sıkıcı bir buhran
Çay bahçelerinde yapılan siyasete mahal verilmiyor
Çay bahçelerinde siyaset yapılırken çok korkuluyor artık.
Bunu bir çöküş süreci olarak kayıtlara geçiyorum.


Norveçli bilim adamlarının siki taşşağı yerinde.Biz kendi götümüzü kurtaramadığımız gibi
ecnebi ilim irfan sahibi kimselerin sağlığımıza tesirine de susuyoruz.
Ben plazma olan bir kafede kafam rahat üç dört çay içtiğim vakit,ve yanında harbiden de dolu camel paketi var ise,kitaplarım çok satmış,insanlar benim anlayamadıklarımı anlamaya başlamış veya anlamaya çalışmış
ya da birlik beraberlik içinde birşeylerden vazgeçmişiz demektir,bu güzel ve acıklı bir tecrübe .

Yunan adalarına kafamız estiğinde açılamayız.
Haydi yarın sabah paris'e uçup alışveriş yapalım diyemeyiz.
Pazar brunch'ı için matmazeller uyandırmaz bizi,saat altı ya kuruludur zaten telefonumuzun alarmı.
Kendi adıma indirgersem,beni en çok bir otobüsün arkasından koştururken bulabilirsiniz.O otobüs hiçbir zaman durmaz,ben hep koşarım yetişmek için.
Aciz olmadığımızı fark ettim.Kayıtlara düşüyorum.

Beni anlama,sesimi duyma,yazdıklarımı okuma,ellerimi tutma,benden gitme,bende kalma,benimle uyuma
benimle uyanma,beni duyanla duymaya çalışma,yazdıklarımı okuyandan tiyolar isteme,benden gidenle kalma,benle kalana da gitmeye çalışma,benimle uyuyanla uyuma,benimle uyananla uyanma,beni duyanla duymaya çalışmak masturbatif bir eylemin mesafe katetmiş halidir.Fevkalade sapıkça
Bunlar,benim zihniyetimin boktanlığını kanıtlayan spekülatif kurallar.Hepsi de benim kurallarım.

Benim söylediklerimi,bağıra çağıra sustuğun oluyordur.
Buna en çok annenin gözleri doluyordur.
Annen bu yüzden annendir.
Ben ana bacı yapmıyorum şuan.

Aynı topraklar üzerinde doğup,aynı yüzyıla denk geldik.Üstelik babamız anamızın rahmine 5.000.000 sperm yolladı ve biz herhangi bir sperm olarak yumurtalığa düştük,büyük,geliştik,doğduk,sustuk,konuştuk,yürüdük ve hala yürüyoruz,sonra yürüyememeye başlayacağız,sadece konuşacağımız zamanlar olacak,sonra konuşamamaya da başlayacağız,sonra küçük bir çocuğun bedenine dönecek bedenimiz,sonra toprağa düşeceğiz.Kapalı kalma fobin olduğunu biliyorum,fakat tabutta ne bok yiyeceksin,hiçbir fikrim de yok.

Neyse.Doğ,büyü,yürü,yürü,yürü,yürü,yürü,yürü,öl.
milletimizin,kıssadan hissesi budur.


Ben şuan,öl.-den önceki son yürü kelimesindeyim.

-İşte bunun sebebi ise.Bunca bulantıya bir el yardımıyla göğüs germek.
Milletimizin duygusallığı,atalarımızdan geliyor.
Atalarımız da yalnızlıktan korkuyordu çünkü.


''sen yoksun diye kafama takıyor olabilirim tüm bunları,benim seni suçladığım gibi aynen suçla kendini''.


-Sen olsaydın,çok kolay boşvermiştim herşeyi.

En asil itirafım olarak,düşüyorum kayıtlara

.Beni anlama,sesimi duyma,yazdıklarımı okuma,ellerimi tutma,benden gitme,bende kalma,benimle uyuma,benimle uyanma....






Tuttukça kırıldı ellerin,Allah kahretmesin.

Çok öncelerinin -e hali,hangi yöne uzansam ben eksikliklere şipagat atıp,falsolu yolları düzlüyorum.
Petrol siyahı gözlerin,başka bir yatağa iz düşlüyor.
Düşe/yazmak böyle bir şey olsa gerek ki,ellerimi ellerine saklayınca hiç bir iz düşmüyor.
-Senin öğrendiğin aşk,çok yanlış vallahi,bak ciddiyim bu kez,hiç gülmüyorum.

''Seni sevmelerimin debresi,-hangi savaşta,vaktinden önce ölen bir askerdir''.
Karadenizi mor tülbent edip,sabredişlerinin yakasında,hep ayrılığımızdan beslenir.
O asker ki,farklı ordularda farklı silahlar kullanır da hep beni gebertir.

Sen dayan birtağnem dedikçe,dayanılmaz  bir hal alır bu şiir.
-Unutabilmek,ezberlediğim bir yüzün,yüz bin yüzden farklı çıkma ihtimali gibi.

Evreni,şatolardan parkeler yürütüp  kendi devrimize ekledikçe
-sayfalarda olan şeyler olağan  gözüküyor.

Halbuki öyle değil.

Çok sonralarının,-vebali salkım saçak geceden akisler ekliyor ya aya,sonra sen doya doya
öpemediğin için kendini suçladığında,ben hiçbir bok bilmiyor gibi itiraf ediyorum aynaya.
''Aksini ispat etmek isterdim diyorum akislerinin hala çocuk olduğunun''
''Bakışların hala ilk gün ki kadar çocuk,sanki bir dağ doruğunun şehre uyarlanmış hali''.

Ben bir tek ismin geçince es geçiyorum
''yatağın sadece bir yatak olduğunu''.

Affet hem,bu jurnal'de üç kez öldükten sonra değil.
yatağın sadece bir yatak olduğunu yazdıktan sonra ellerim yoruldu.

Yoksa biz sağlama yapmadan,öğrenmeyecektik zaten cevabımızın yanlış olduğunu.

Sen şimdi,bir izmaritin ateşe kavuşması gibi kavuşmamızın debresi.
-Tuttukça kırıldı ellerin,Allah kahretmesin.

20 Nisan 2012 Cuma

yersen?

Kleptoman,mavi yüz hatlarımın esnasında zarıfoğlu'ndan zarifliğini,sadece zevk için çalmak isteği.
-dirseği yedi kez nihavent,elleri buruşmuş ve büzülmüş sağ dirseği.
koyup dirseğini düşünmekten ne olmuş?-dersen
-Hiç bulamadığı için seni - hep olmayacak şeyler oldu.

Ben sen gittikten sonra,çok güzel günler geçirdim...-Yersen?
-yemezsen söyleyim.İlk bir kaç adımda gözlerim doldu
sonra anneme sarıldım,annem çay yaptı,alkol aldım sonra,pek günah deme,gitmek/te günahtı.
Sonra sen benden dolaylı olarak aylarımı çaldın.Mavi gözlerinin ensarından.O vakitte birşey diyememiştim
Şuan ekliyorum.

Ben sen gittikten sonra,hep çok mutluydum...-Yersen?
-yemezsen söyleyim.Senden sonra,tekelci muhittin öldü
Başıbüyükteki mezarlığa defnettik,ayrıca dokuz duble ben,yedi duble şemso..
rakı içtik diyorum ya..
Sonra işte okulu bıraktım ben.
Fotoğraflarına iliklerimi ilikledim.

bazen olur,bazen olmaz ya..

''benim hep işte;hep gülümsedim''

yersen?..

Hiç/bir/şeyim olmadı benim,dedim
-sonra şiir bitti işte..

ben yine senden bahsettim.

19 Nisan 2012 Perşembe

Benim pervazım cemal süreya kokuyor.

Benim pervazım cemal süreya kokuyor,
baharları ben şuan ki ve her zaman ki sevgilime tutuyorum
-annem illa ki balık kızartınca,evde rakı olmuş oluyor.

bu arada benim annem ressamdır azizim
-siyasi bent veya da pek taharrikli cümleler sunuyor portre portre.

Anne diyorum,birtek mutlu aile tablolarını katlediyorsun sen.

Bu yüzden affet diyor,ben kafamı dağıtmak için
zemin kata kendimi zincirlerken
ilkokul birinci sınıfta kaybettiğim kalemlerimi buluyorum.

bunu demiryolları inşaa olurken,dejavu olarak öğrenmiştim.

''Biz hiç mutlu aile olamayacaktık,sonra bir gün sen olacaktın;sonra-baharlar geç geldiği vakit
daha bir cemal süreya kokacaktı.''.

Sırf bu yüzden bile biz şiire meyledecektik.

Meylettik de,fakat sırf bu yüzden değil.

''Hep akranlık duy kelebeklere;-ve bir daha da beni bekleme''.

Eğil de,diyeyim.

''Ben artık zaten hep seninleyim''.

Avamda martı bokları ve bok çukurları.

Avamda martı bokları ve gübreler tebessüme işaret
benim bir mekanım olmadı hiç.
ibadetim hep farklı camiilerde
bu aitsizlik duygusu tiksinç.
sen sevincini denizi izlerken,daha rahat gizliyorsun

Avamda bok çukurları,ölü tramvaylar ve de illa ki susam karşıtı simitçiler.
Elimizi ayağımızı çekelim mi diye diye,daha çok kavradık herşeyi.
bu tadın,bir başka benzeri de anneannemin ölmeden önceki son bir ayında bulmuştum.
ten kanserken kanser kokuyor.

Ben seni öyle çok seviyorum ki birtağnem
-gece çalan ev telefonları daha alıştıra alıştıra veriyor ölüm haberlerini artık.

Yani,sen varsın diye belki,ben her hüzne geç alışıyorum.

Ki ben zaten,avam/ı demin kaçırdığım o siyahi trenle terk edecektim.

Onun dışında da iyilik sağlık işte...




Gel piyano içip,şarap çalalım bu gece.

Kaza eseri bir dolabın içinde,hayır,yanlışlıkla oraya konmamış,orada eskisin diye gülmüşüz biz o fotoğrafta.
İkimizin fotoğrafına rastladım kısaca.
Sen periyot periyot mutlu olmuşsun,sanırım daha bir sinsi ağlıyorsun o periyotta.
ben;o esnada sanırım kendimi bozcaadada düşündüğüm için,akşam ki maçı nerede seyredebileceğime dair
taktikler arıyordum.
Ellerini tutmuştum.

''Fenerbahçe'nin canı cehenneme,gel piyano içip,şarap çalalım bu gece''.

beni çok sevmiştin o esnada.
harbi harbi güldüğün bir periyottu o an.

Seni;bütün periyotlarda,ayrı ayrı sevdim,biliyormusun?-tahmin et diyeydi şiirlerim.
tahsilimi bu yüzden fevkalade çabuk ve bir okadar kusursuz tamamlayamadım.

Herşey için affet,çok ecnebi dillerden öğrenmiştim ben aşkı.

Bir keresinde ben hep sana kırılmıştım.

Hani eşref saatimizin bozulmuştu ya bir keresinde yörüngesi,ama o keresinde ben hep sana kırılmıştım
akrebi,yelkovandan uzaklaştırıp,tüm mesafeleri uzak yapmıştın bana.

''Ya Rabb;ben o vakit mihrabın göğe bakışından kuşkulanıp,arkamı dönmüştüm,hatta isyanım
besbelli bir sessizliğe teneşir etmişti onu,davlumbaz yediren sabah ayazlarında,
kimi biliyormusun peki?-tabi ki hep kendi sevdiklerimi geberttim ben senden sonra''.

Eş sala'sı,güney yarım kürenin kararlı tenhalarında bile,duyulmuştu
-acımı söylüyorum işte bak dinle,
o keresinde,iyi kalpli hristiyanlar bile arapça şükretmişti.
Nurdan,yufka yürekli katiller bir günlük paydos vermişlerdi.



''O saatten sonra,öyle uzaktık ki
   -şiirlerimi bile,üstünü sayarak almıştın''.

Eksikliğe ehemmiyet vermeden ve ekseriyetle bana yok ederek bütün galaksiyi...

Bildiğin bütün küfürleri sanki Ney taksimleri söyler gibi,kabul ettirdin.

Bak,gözlerime bak şu vakit,yine kabul ederim.

İyi akşamlar.

18 Nisan 2012 Çarşamba

bir öp te geçsin.

Bir yığın yıkıldım,
baharsa,rüzgarlıyızdır
bahar değilse çok sancılı
ve hafif karadeniz iklimi giydirir annelerimiz yakalarımıza
taşırız da atlas'tan bir gram birşey bilemeden.
kaç dünya katlederiz
soramıyorum da bunu kimseye
kendime bile.

Senin meraklı bakışlarına yenilip
Bu ne dediğimde ise,büsbütün haklı çıktım.
-Katli  denizin,dedin.

Buraların,katili kim,katledelim dedim.

ya da bütün herşeyi boşverelim?
-bir öp/te geçsin.

Kurtuluş Örgütüne İthafen değil,harbiden,seni hep sevdim.

Mütevazi safhında,geceliğin,geceleyin,gecelerden bir farkı kalmayana değin öldürüyor çehremin solunu.
Pek 'kurtuluş örgütü sempatizanı' katiller besliyorum içimde.
hatta içince düşünmüyorum da hiçbirşeyin sonunu.
Bahçemdeki ayak basılmamış karın üstünde ayak izlerini göreyim istiyorum.
yolumu,yollarımı,uğruna teneşirde bitirdim.
baştan sona,tüm kesiklerimi gizliyordum...
Sen öyle hafif bir anıma denk geldin ki.
''bütün kanayışlarımı gör istedim''...

''Ki'' bütün o vahim anın,enstantanelerini sona meraklandıran bağlaç.
Ki bunu da anla isterim ki...

Seni,kurtuş örgütüne ithafen değil,lan.

''Harbiden,hep,sevdim''.

Sağ elimi kestim,sen nazar dedin.

Godot'u beklemiyorum
Asaf Halet'ten söylemiyorum
yahut Kan demirlerinden trenler çekmiyor sol elim
buruşuk yataklardan kalkmıyorum.
hiç uyuyamıyorum Rabb'im
bunların nüansını,eski zamanlardan çektim.

Hiç kan tohumlarım olmadı
bahçelere dalıp,ağaçlar koparmadım
yapraklarını kastediyorum.
herşey bana kast ediyor.
Riyaziye,can çekiyorum.
Darülfünun'u bıraktım
-beni burada bırakanları bekliyorum.

''Ve iç çekişlerim,uzuyan saçlarına varıyor''
-ben sana hiçbir vakitte,hiçbir taktikle varamıyorum.

Jurnalim,hafiye safhından.
''asfalta dökülmeden,mayıs güneşlerinde tam tamına üç kez uzun soluklu kavrulmadan
ve dair bulduğum herşeyi sana yormadan,dön,fenayım,valla fillah hem de.''

Malesef şuan/çok dehşetli sinirim bozuldu.
meğerse ben de Godot'u bekliyormuşum
hep asaf halet'ten demişim.
ve kan demirlerinden,bildiğin haydarpaşa'lar yakmışım.

bunların,betonarme tadını
dilim kuruduğu an,tasarladım.


-İç hesaplamalarından,bir komutan,eski devrimcileri öldürmüş te gelmiş tekrar tekrar.
-Ben işte öylesine bir devrim yüzünden,kendimi ona azarladım.

herşey,bir mızrak boyu çoğaldı,azar azar.

Sağ elimi,bilek boyu kesip koydum önüme.

Sadece nazar dedin.
bu bana çok koydu.

esselam.



16 Nisan 2012 Pazartesi

sen çay yapınca.

Bir şarkının yanlış notasına violelerini düşürerek varıyorsun.
bu herşeyi büsbütün daha yanlış kılıyor.
Duvardığın yalnızlık,benim kalbimin muhabbetine denk.
''Sen çay yapınca,burada gördüğün binalar komple yıkılıyor''.

Haydi kadrajı yarı yarıya öldür ve gözlerime kırmızı bak.
-Diline pelesenk diye,üç ay boyunca her ay başında ayrı ayrı şiir kitapları çıkarttım.

Sen hala doğru sularda kelebekleme yüzüyorsun.
Bu yüzden bir gün yaşıyorsan,diğer gün ölüsün.

Öpüyorum,Öpüşlerinin tahribata uğramış bitki örtülerinden.


''haydi sigaranı yak/ta -ben bitkisel hayata geceyim''.

Esselamı Aleykum Rahmetu...

Uçtuğumu söylemedim
şayet,şair oluşum hiç.
Rabb'im Sala'mı tütsüleyecek elleri
temiz kılsın yeter.
Rabb'im velakini var.
Müezzinin sesi,bir ırmak kadar berrak.
Rabbim şiiri yarıda bırakıyorum.
ve bu fevkelade düşündürüyor.
Kın;-ataerkil düşünceleriyle.
Rabb'im düşüm duruyor.
Onu öylece umutsuz kılma.
ve aldığım nefesin,en sonuncusunu
haykırmak yerine,susarak ..
Rabbim,cümleler yarıda kalıyor,şiir bitmiyor.
belki ben öldükten saniyeler sonra doğacak
güneş,
Sonra babam ek iş olarak,emekliliğin yanında.
yerebatan sarnıcında sarnıç satacak.
Yani dediği gibi harbiden sarnıç diye birşey varsa.

-Velhasıl uçtuğumu söylemedim demiştim ya.
Uçmuyorum demek değil bu.

Rabb'im,Selam'ın Aleykum
ve Esselamun Aleykum Rahmetu...

ve daha çok kuşkuda

Ellerimde cesetler,kafatasları,son bir bilet ve aynı akşam,aynı sabah,aynı silah.
Ellerimde kalemler,arap atları,tuscon güneşi,jiletler ve arabistandan bir ilahi.
ellerim,ellerinde dağıldı,''bu yüzden nurdan kapaklandık,hiç çelebi olamadık''
sen biraz olmuş olabilirsin,bu cennet için sana yetebilir.
benim için endişelen istiyorum.

Yüzünde,aynalar,kuşkular,kuşlar,enderun öğrencileri,darülfünun'da kaçak bafra saran saçma sapan
şairler.
Üzüntünde,bir şehrin defin işlemini gerçekleştiren başka şairler.
Ben kendimi,yatağımda unutup,hep senin için endişeleniyorum.
ve bu beni tamamiyle cehenneme itiyor.

''Öyle Hz.Yusuf esselam gibi beni kurban etmedin...Bu yüzden kaygılıyım.ve daha çok kuşkuda.''

15 Nisan 2012 Pazar

Şapşallığıma ver n'olur.

''Kahlüllerinden böyle bir bayır boyu salacak kırağısı,sabahsız,ayazsız,çaysız,öğrencilerden kaptığın
sakal uzatma alışkanlığı ile,pek tabiki habiblerin sakat çocuklarına bile her gece şükrettiği kavmin
hangi mezralarda öleceğini,senin için hesaplama arzusu içindeyim.
Çok uzattım,sadece kahküllerini öpüp arabistan'a ışınlanabileceğimi düşündüm bir an.

Sen karsın,ben izindeyim.
Kays'ın,güneşe ezberi gibi.

Bazı geceler erkan-ı harbiye'nin mütevazi bir reisi olarak,dizindeyim,ağlıyorum.

''Ağlama,yazacağın senaryolar var diyorsun''.

Öyle dediğin zamanlar anneannemi hatırlıyorum.

Yasin okuma isteği uyandırıyor,yüz hatların.

Baharatların en sert ensarına,ve ana hatlarıyla azazil'in bıraktığı buruk yüreğe.
''hep yeni bir dünya kurarak,haydi artık kendine gel diyen sensin''.

Ben,sen kendine gel deyince,hep sana geliyorum.

Şapşallığıma ver n'olur.

Çatlamış Dudağının Her Tarafından Mevsimsiz Açıyor Başak.

Alafranga metodlar öğrenip,girmek bir taksimin ortasından
-Anneannem'in kanserine temiz ilikler dikiyor.
Ölüm iyiliği bu demek olsa ?
Çünkü şuan beş yaşındaymış gibi,oyuncak bebeklerini büyütüyor
tabutundan aşağı,
ağrılarını karyolasında unutmuş.
Azrail kılı kırk yarmadan çatlamış dudağının her tarafından
ve mütemadiyen bir başağı,hatta en alakasız mevsiminde
onun içi nur dolu ve temiz diye/dir belki de.
açıyor.


''Sonra dönüp,çocuk aksanıyla
-Bak  o kadar da öyle değilmiş,Sen -ölümü çok büyütüyorsun gözünde diyor''.


Gözlerimi kapatıp,dua edince.
herşey bitmiş oluyor.





13 Nisan 2012 Cuma

Müzdar

''Rüzgar doğurtan,eşşoğlu eşşek ayaz,sentetik kazaklarını koyduğun raf,koyduğundan güzel,
peydah olmuş iki carta mağduru şiirin kağıdı yüzün,ikiside yüzüğümün fal taşları.''
fer yasları yüzümde,bin kez daha izmarit.

''Senden sonra her taş baş yardı,ve ben sadece yokluğundan müzdarip''.

12 Nisan 2012 Perşembe

Hiç olamamanın Ağrısı.

Tevekkülün kırılacak
gül goncanın en çağresiz anını kolluyor ise.
-ziyadesine bakmak,idareten iç geçirmek gibi güle.
''Bu yüzden yüzler güle oynaya gidiyor ölüme''.
Dile ayna ve pelesenk geçirip,kemiklerini kırardık.(dilin)
Bahşedersek,muhattap almış sayılacaktık
Pek tabi ki irfan ve ilim sahibinin
-çoğalttığı tanrı parçacıklarını biz hiç görmeyecek.
ve çok sessiz bir operanın en barok anını
hiç dinlemeyecek
bizim çocuklar dilenmeyecek diyemem.
binbirtürlü çeşidi var.
eğer bir dilen bulursam ise ben.
''bırakırım herşeyi,işe falan gitmem''.
BERABER BEŞ ÖMÜR BEŞ VAKTİ,HEBA EDECEKSEK 
-VARIM.
VE KORKUYORUM Kİ SEN DE VARSIN.
Hastodiablo bütün küfürler.


Bu gece odamdaki duvarsın.
hiç konuşmadan geçireceğimiz yedi saatimiz olacak,uyuduğum vakit.
-terhisi gözkapaklarımın,kepenkleri sen aralarsın diye,tersini işaret ediyor.


''Sen pusulamı elleyince,bütün yönleri şaşırıyor adımlarım''.


Bugün annem,bir martının sesi olacak.
-belki çay içtikten sonra,dönerken eve.
''Nur cemiyetinde pişer ve ona simit atarız''.


Hendek'te develer uyur,belki de hep biz öyle umarız.


Tüm metafizik rahat olsun ki andım var sanmıştım.


Bir bir tükendim,ayaklarıma otoyollar çektiler.


''ve O istemeseydi,biz hiç olmayacaktık''.
ne acı
İstediği halde,biz hiç olamadık.

Bazen kendime hiç gelemiyorum

Azam ali'den yutkunuyorum,ve şefkat ise ,tarçınlı çayında kaldı diye annemin.
Perestlik hayalleri seçip koydum daha demin,yatağımın üzerine
sanki bayram sabahı telaşı,ve sanki hep bayram namazıymış gibi.

Protestan bir avlunun,dergah'ı olmayabilir.
secdeler terakki behtim,-aynı efganın huyu suyu hürmetine 'sen ve ben'.

Bazen buralar komple böyle sessiz oluyor.
bu vakitler kendime hiç gelemiyorum.